Menderes Nehri kenarındaki Magnesia adıyla anılan Magnezya antik kentini ne zamandır gitmek görmek istemişimdir.
Otoyol yapılmadan önce içinden akan karayolundan hep geçip gittik yıllarca. Otoyolun yapılmasının ardından daha bir içerde kaldı sanki.
Bir pazar gezimi de buraya yaptım. Didim’den bir grup fotoğraf meraklısının peşine takılıp her taşın her yolun başında uzun uzun durup antik şehrin tadını çıkardım.
Magnezya kazılarında 33 yılın doldurulmasının ardından basında çok güzel makaleler çıktı. Büyük seyahat yazarlarımızdan Saffet Emre Tonguç’un Hürriyet gazetesinin Pazar günleri yayımladığı Seyahat ilavesindeki makalesinde Magnesia’nın büyük çeşitli yarışmalarının düzenlendiği bir eğlence merkezi gibi düzenlendiğinden dolayı burası için “Bir zamanların Las Vegas’ı” tabirini kullanmış.
Magnesia Stadyum
30 bin kişilik stadyumda yerden en üstteki basamaklara tırmandığınızda 45 metre yüksekliğe ulaşıyorsunuz. Efes, Myus, Smyrna gibi antik yerlerden gelen ziyaretçilere ayrılmış oturma yerlerini taşlara kazıdıkları yazılarla belirlemişler. Antik çağlarda şeref tribünü ve İlk kombine bilet sisteminin burada kullanıldığını da burada okumuş oldum. Hatta öyle ki şehirde stadyumda düzenlenen boks, binicilik, atıcılık gibi sporların yüzyıllardır yapıldığına duvarlardaki kabartmalardan anlaşılıyor.
Sporcuların doping olarak kullandıkları adamotunu betimleyen kabartı da varmış ama sonradan tekrar okuyunca farkettim. İnternette adam otunun ne olduğunu merak edip bakınca aslında çok zehirli olduğunu ve köklendiğinde kökünün adama benzediğini, Ademotu olarak da adlandırıldığını ve afrodizyak olduğunu, kurutulup balla karıştırılarak kullanıldığını yazıyor bazı kaynaklar. O zamanlar demek ki otlardan ilaç yaparken dozunu da biliyorlarmış. Bugün en basitinden zehirli mantar bile yiyince dakikalar içinde komaya girerebiliyor insan ama o zehirli otun kökünden tedavi edici birşeyler yapmayı hatta doping yapmayı biliyorlarmış.
2 Bin 600 yıldır var olan bu antik kent Prof. Dr. Orhan Bingöl başkanlığındaki kazı heyetiyle gün yüzüne çıkarılan antik kentin Efesten sonraki en büyük şehir olduğu söyleniyor ve sadece bugün görebildiklerimiz ne yazık ki antik kentin sadece yüzde beşi. Toprak altında kalarak iyi korunduğu söylenen antik kent Batı Söke Grubu tarafından desteklenen kazı çalışmalarında çıkarılan yeni buluntularla şaşırtmaya devam edecek gibi görünüyor.Kazı pahalı, zor ve dikkat isteyen bir konu ve sosyal bir sorumluluk projesi olarak sponsor bulmak ciddi bir mesele. Böyle projelere destek veren kurum kuruluş ve destekçileri sonuna kadar desteklemeli.
Magnesia Antik kentini gezerken
Özel aracınız yoksa ulaşım zor. Ortaklar Söke hattını kullanan minibüslere veya Selçuk istikametinden geliyorsanız Ortaklarda inip Söke istikametine giden minibüslerle Antik kentin önünde inebileceğiniz gibi, Aracınızla Söke – Aydın Otoyoluna girmeden sağa ortaklar yoluna girip sol tarafta antik kenti göreceksiniz.
Giriş 5.-TL verip gişeden bilet alabilir veya Müzekartınız varsa gösterip gezmeye başlayabilirsiniz. Bilet gişesinde ücretsiz şehir planının da olduğu açıklamalı broşürlerden edinin, ücretli olarak satılan daha detaylı kitaplar da burada satılıyor.
Elbette rahat ayakkabılar, başınızda güneşa karşı şapkanız ve sırt çantanızda suyunuz, fotoğraf makineniz olmalı.
Tiyatro ve stadyum Antik kentte tellerle çevrili alanın dışında kalıyor. Dilerseniz antik kenti önce gezip Agorayı, Artemis tapınağı ve kutsal alanını görüp; tuvaletleri, oradan Osmanlı camisinden ve mezarlığından kalan yerleri gezdikten sonra 1 km gibi yol yürüyüp en sonda jimnazyum yapısı geriye doğru Stadyum ve tiyatroyu görebileceğiniz yerlere giden toprak yolu takip ederek aracınızla gitmeniz de mümkün.
Biz yürüdük önce küçük tiyatroyu ardından Gymnasium ve stadyumu gezdik.