Didim Taşburun

Seviyorum seni ekmeği tuza banıp yer gibi
Didimde ilk yağmur ve ardından balıkların kulağına kaçan su

İşte öyle birşey sabahın köründe son kaldırılan ağlarda nasibini arayan balıkçının limana yanaştığı zamana doğru motosikletimi sürmek. “Acaba bu yağmurla birlikte balığın kulağına su kaçmış mıdır ?” diye merak içinde…

Akköy Taşburun arası sadece 6 buçuk kilometre. Dün aralıksız çisil çisil yağan ilk sonbahar yağmuruyla yağmur sezonu Didimde açıldı desek yerinde olur. Haberlerden Bodrum’u sel bastığını gördük, üzüldük… Sen kalk dereye tepeye imar ver, yer gök beton olsun bina olsun, bitki örtüsünün yok olmasına müsade et sonra sel gelince ödemediğin deprem sel felaket doğal afet sigortalarını ödeme sonra kalk “nerde bu devlet”..
işte tam bir Sezen Aksu şarkısı.. masum değiliz hiçbirimiz… Zarar görenlere büyük geçmiş olsun… Tedbir almalı, kırk düşünüp bir yapmalı.. Yoksa doğa affetmez… açgözlülükle doğanın nimetlerine, toprağa saldıran insanoğlu bunun bedelini öder… Eğer bir gün en basitinden bir tekneyle fırtınaya yakalanırsanız daha net anlarsaınız görürsünüz doğanın ne kadar güçlü olduğunu… Sizi ne dozerleriniz ne de kepçeleriniz koruyabilir…

Bu sabah erkenden kalkıp dün bütün gün yağan yağmura inat bastım gaza attım kendimi Taşburuna

Dediklerine göre Altınkumdaki gırgırlar daha kalabalık ve daha çok balık tutmaktaymışlar. Bunu da Altınkuma gidince duydum ya o da ayrı mesele.

Türkiyenin balık ihtiyacını karşılayan bu gırgırlar sürek avı şeklinde Karadeniz kıyılarından sezon başlayınca hamsiyi, palamutu takip ede ede, kıyı kıyı boğazları geçip; şansları varsa gitgide nesli tükendiği söylenen lüferden de yakalayıp Ege’ye inerler…

Karısını çoluğunu çocuğunu memleketinde bırakıp gurbete çıkan bu usta denizciler çok disiplinlidirler. Gecelerini gündüzlerine katıp denizin ortasında balık sezonu boyunca nasiplerini ararlar.
Tekne üzerindeki herkes görevini bilir, en küçüğünden en büyüğüne teknelerde  sistemli bir şekilde bir makinenin dişlileri neyse, bir zincirin halkaları neyse düzen içinde işlerini yaparlar. Kaptan gece boyunca avlanırken sonara bakar, balığı bulur ve mürettabata verdiği işaretle büyük bir panik başlar tekne üzerinde ..
Denize atılan ağın ucunun da bağlı olduğu ve Teknenin arkasında bağlı çekici görevi de gören küçük botun hareketiyle balık sürüsü çevresinde daire çizilir, bot ağın ucunu dairenin bitiş ve başlangıç noktası olan ana tekneye bağladıktan sonra aksi yöne gidip dengeleyici olarak tekneyi ters istikamette dengeli bir kuvvetle çeker. Bunu yapmadığı taktirde ağın içindeki balık tekneyi batırabilir. Zira ağa sarılan balık sürüsünün acilen tekne güvertesine çekilmesi gerekir.

Balık eğer ağın içinde ölürse normal canlı ağırlığından daha da ağırlaşacağından gümüş bir çipa gibi tekneyi dibe çeker.

Her santimetrekaresi ölüm

Balık sürüsü sarılıp çevresine ağ atıldıktan sonra ağın ucunu denize saldığınız botun, ağın başlangıç ucunu tekneye getirip bağlanıp basılmaya başlanmasıyla çelik halatlar, ağın -kurşun yaka- denen ve dipte dibi tarayarak büzülen yakasını hidrolik basınçla makaraya sarılması başlanır. Çelik halattan garip sesler gelir.. Çelik halat çelik olmasına rağmen bir gitar teli gibi gerilir.. gerilir… gerilir… eğer yanlışlıkla bir eski batık üstüne – batıklar balıklar için doğal yuvalardır ve bol miktarda balık orada barınır, ürer ve her balıkçı bu batıklarda bir tecrübe yaşamış olduğundan buraları bilir ve buralara ağ atmaz-  dalgınlıkla buralara bırakılan; mola ediliverilen ağ burada çoğu zaman kalır. Batığı ağlarınızla yukarı çekemezsiniz ve ağlarınız yırtılır ve ağlarınızı dikmek çok zamanınızı alır yada o gece avlanma iptal olur, çalışamazsınız.
Eğer kayalıklara da ağlarınızı mola ettiyseniz tıpkı batık da olduğu gibi takımlarınızı yukarı çekerken bırakın ağların yırtılmasını çelik halatın bile aşırı gerilmeden koptuğu görülmüştür. Ve o çelik halat koparsa “karşısında ne varsa bir samuray kılıcı gibi ortadan biçer geçer” derler. Orada olmak istemezsiniz. Ama balıkçılar gece boyunca bu işlemi sabaha kadar belki 10 -15 defa yaparlar… Kopan çelik halat da genelde 300 – 500 metre uzunluğunda çeşitleri olup; ola ki koparsa koptuğunda komple yeniden değiştirilir, ekleme şansınız yok desek yeri.. Bu da dünyanın parası…

Güvertenin üzerindeki tehlikeler bunlarla bitmez

Denizden gelen dipteki kısma takılı olan kurşun yakanın tekrar balık görüldüğünde yeniden denize atmaya hazır duruma gelecek şekilde dizilmesi için mapa denilen halkalar vardır ve bir veya iki kişi bu mapaları (ağa halatla 1 m. boyunda bağlı 3-5 kg. ağırlığında demir halkalar) tekne üzerindeki yerlerine dizilirken dikkat etmezseniz salınım yapıp kafanıza düşebilir. Genelde böyle durumlarda kafasına mapa yiyen personelin derisi açılır ve dikişliktir. Hatta ve hatta kafa travması geçirenler bile vardır. Bizzat böyle bir arkadaşla çalıştım.
Bu işi alacakaranlıkta yaptığınızı düşünürseniz; o balığın, o gecenin karanlığında, denizin ortasında, soğuktan buz tutan ellerini muhtemelen daha sıcak olan deniz suyundan çıkan ağlara daldıran personelin, halatın kopma ihtimalini hiç aklına bile getirmeden ne denli canla başla çalıştığını ne kadar kafanızda canlandırabilirsiniz bilemiyorum.

Bugün arefe olduğundan iş bırakıp memleketlerine kurban kesmeye giden balıkçılar vardı. Melikop, Akya, Sinarit, turna, Mercan, Sarıyanak kefal, Çupra, levrek, iskorpit, ısparoz, kalamar, Kıranyoz, Palamut, Tırsi, Sardalya, Hamsi, mercan tutan gırgırlar ve bu gırgırlar üzerindeki yaşam disiplinli bir şekilde devam eder, herkes iş dağılımında üstüne düşeni yapar demiştim.

Reis

Bazan aklınıza gelmeyen başınıza gelebilir. Reis demek sadece sevk-i idare eden demek değil; aynı zamanda usta bir tamirci, usta bir psikolog, usta bir dalgıç, bütün personeli birarada tutan bir lider demek.

Motorunuz her arıza yaptığında tamirci çağıramazsınız, makine dairesi denilen dehlize motor yağlarının içinde sürünerek girip arızayı bulup yapmanız gerekir Reisseniz.

Sabaha Kadar sonara bakıp bir süre sonra maskesiz kaynak yapan demirci gibi kamaşmış gözlerle balık bulmanız , sonardaki her renge yorum getirmeniz beklenir Resisseniz.

Sabah kadar çalışan personeli dinlendirip kendiniz teknenin kumanya evrak vb işleriyle uğraşır ve genelde personelden az uykuyla idare edersiniz Reisseniz.

Nihayetinde tekne üstündeki herşeyin sorumluluğunu alır Reis ama pek fazla kimse bunu bilmez.

Balık ye beynin çalışsın

Bu yüzden balık alırken yerel balıkçıları seçin, verdiğinmiz parayla yerel balıkçıyı destekleyin ve fazla pazarlık etmeyin.

Antalyada tur rehberliği sınavında 4 değişik sınavı kademeli olarak geçip dördüncü gün Türkçe mülakat sınavında elenmiştim. Çok gücüme gitmişti. İtiraz edenleri geri çağırmışlar. Ben bu sırada Gırgırda çalışmaya başlamıştım. Para lazımdı ve mantar çekebileceğimi söylemişlerdi. Hasan Reis bana ekmek verdi, hiç unutmam. İlk başlarda zor gelse de mantarı düzgün dizmeye başlayınca otomatikleştiğimi farkettim. Çelik halattan sorumlu arkadaş sürekli lastik çizmesiyle halatı çiğner, kontrol ederdi. Bir keresinde mantar tepesinin üstünden boşluğa basmış ve kendimi denizde bulmuştum. Kış günü buz gibi havada sular o kadar soğuk değildi ama motorun sesinden beni farkedene kadar zaman geçmişti. Kalın yağmurluğun içine dolan deniz suyu beni ağırlaştırmıştı ve dibe çekmek üzereyken “mantara ne oldu” deyip denize bakmak akıllarına gelmişti… Çektiler çıkardılar beni tabii… O sene çok güzel zaman geçirdim ve hiç hasta olmadım. Denizdeki tuzlu su ve iyot hastalanmanıza pek müsade etmiyor ve sürekli yediğiniz balık sizi zinde tutuyor. Hatta öyle ki en kaliteli balık az çıkıyor ve satacak kadar çok olmayan bu balık yine personel tarafından tüketildiğinden hiç bıkmıyorsunuz.

Ah o  teknede pişirdiğimiz balık çorbasının tarifini mutlaka buradan paylaşacağım…