mitos – yorgun
mitos ayı ikiye payladığında tanrı Didim gülmedeydi Milet dinlemede Bafa ağlamada -+—————– yorgun bir parça gökyüzü b ı r a k ı r k e n yakalarımı rüzgarlara ayaklarımı serin sulara gökyüzünüdevamını oku…
mitos ayı ikiye payladığında tanrı Didim gülmedeydi Milet dinlemede Bafa ağlamada -+—————– yorgun bir parça gökyüzü b ı r a k ı r k e n yakalarımı rüzgarlara ayaklarımı serin sulara gökyüzünüdevamını oku…
Akköy’den öyle görünür karaköy’ün masmavi yokuşuna yaslanıyorken bir kış günü gölgesindeydi sevgili; o vapurun, karşıya gitmekte…martıların altından akan sulara dalan bu gözler, zeytin tanesi, karabatak rengi… ve boğulmayan tek şey karabatak, gözyaşımdevamını oku…
ağır çekim dünyam biraz yavaş dönüyor bu, “tamamen durmuş” demek değil! – deniz yıldızları kadar uzaktı deniz… dünyam biraz yavaş dönüyor ama, yine de dönüyor – yıldızlar kadar uzaktı denize dair düşlerimiz…devamını oku…
köyüm o akasya, o bahar… o sardalya ve o şaraptan bir sonraki mevsim… o turp, ebegümeci, o yumurta o güneş, o sarı deniz.. mavi.. taşduvarlar.. yağgülleri.. mahremiyetim… köyüm… kimsecikler… o, yokluk içindekidevamını oku…
öyleydi – böyleydi müzik güzeldi. gece de öyle.. yıldızlar parlaktı. gözlerin de öyle.. kadın sahoştu. sen de öyle.. gözlerin kayıyordu ve yıldızlar gözlerinin içinde.. sen müziktin geceye gece parlaktı yıldızlara ben sarhoştumdevamını oku…
bir cezve kadar küçükken dünya ve kahve kadar tatlıyken yaşam sadelikler ötesi sadelik bir cezve sade kahve eder bir kaç 40 yıl hatır bir ömürlük kovalamacadır bu, göçüp gitmeden sadelik peşinde akıpdevamını oku…